Aylardır hazırlandığım yarış gelip çatmıştı. Bu yarışa bilerek ve
isteyerek girmiştim. Hazırlıklarımı aylar öncesinden
yapmaya başlamıştım. Gerek kalacak yer, gerekse ulaşım hepsini önceden
ayarladım. Ayrıca atletizm lisansını da bu vesile ile çıkartım. (lisans
çıkartmak o kadarda zorlu değilmiş. sağlık raporu fotoğraf ve form doldurmanız
yeterli)
Patika yarışına hiç
katılmamıştım ancak İzmir Kemalpaşa'da, şehir merkezinden Nazarköy istikametine
giden ayrıca bir patika yolu olduğunu 2012-14 senelerinden orada kaldığımdan
sık sık bu yolu gezi amaçlı kullanırdım. Hafta sonları sürekli tartan pist ve
asfalta koşmaktan sıkılmıştım. 2-3 defa bu patikada antrenman yapmıştım. Buradaki
şartlara benzeyeceğini düşünüyordum(hiç benzemiyormuş İda 36k ya)Yarışa günler kala KSK One Team
grubundan 2 arkadaş ile tanıştım. Talat ve İsmail. Bu arkadaşlarında ilk
deneyimleri trail koşuları için. Ancak ben (kuzenim İsmail Eren'den) trail koşuları ve uzun koşular için sık sık
bilgi aldım. Onlardan daha tecrübeliyim yani. Zorunlu malzemeler olsun, giyim
olsun, yeme içme olsun.
İş çıkışı doğrudan arkadaşlar
ile buluştuğum yere hareket ettim. Hava inanılmaz soğuktu. Derece
belki 3c falan gösteriyordu ama İzmirdekiler bilir ki kuzey rüzgarları bu
derecede estiğinde hissedilen sıcaklık(-2)-(-3 )gibi hissedilir. Talat ve İsmail ile
İzmir Karşıyaka’da buluştuk ve cuma günü yola koyulduk. Hepimizin niyeti, cuma
akşamı otelde kalmak ve cumartesi sabah start noktasına servisler ile gitmekti. Şöyle bir
durum var: ben oteli aylar öncesinden ayarladığım için yol arkadaşlarım ile ayrı
otelde kaldık. Öncesinden parasını ödediğim için.(kendime not koşucular ile
aynı lokasyondaki otellerde konaklamam gerekiyor. Çünkü talihsiz bir olay
yaşadım otelde, ilerleyen bölümde değineceğim) İstanbul tarafından gelenlerin söylediklerini
duyunca heyecanım daha çok artıyordu çünkü İstanbul üzeri gelenler Çanakkale'de
tipiye yakalanmışlardı. Organizatör Polat DEDE ile iletişime geçtiğimiz de ise
günlerdir yağmur yağdığı son günlerin inanılmaz soğuk olduğu bilgisi vermişti.
Aşırı heyecanımın sebebi ise daha önce ne böyle soğuk havada bir koşum oldu ne
de böyle uzun ve patika koşusu yapmıştım. Nasıl giyineceğimi bilmiyordum, üstüne
bir de yağmur yağarsa ne yapacaktım?
Bu düşünceler aklımdan sürekli
geçiyordu. Arkadaşlar ile tanışıp muhabbeti koyulamıştık. ikisi de dünyalar
tatlısı iyi insanlardı. Aynı heyecanı onlarda yaşıyorlardı. Yaklaşık 2,30 saat
yolculuk sonrası benim kalacağım otele geldik. Yol üzerindeymiş otelim. Tüm
eşyalarımı bıraktım. Oradan arkadaşların oteline gittik ve onların eşyalarını
bıraktıktan sonra kitlerin dağıtıldığı spor salonunu aramaya başladık. Google
mapten spor salon adını girdiğimizde bizi bambaşka bir köye yönlendirdi.
Bir kaç tur attıktan sonra spor salonuna ulaştık. Aslında kapalı spor salonu
arkadaşların oteline çok yakın bir mesafede imiş. Bu kısımları eğlenerek
anlatıyorum ancak eğer sabah doğrudan bu şekilde gelseydik neler yaşanırdı bunu
az çok tahmin ediyordum. (kendime ikinci not sadece Google Map'e güvenme
organize gerine giderken oralardan ulaşım bilgisi al)
Türkiye’nin her tarafından
yarışmacılar gelmişti, yurt dışından gelenlerde vardı. Daha önce bu organizasyona
katılanlar, ilk defa katılanlar… Kadınlar erkekler yaşlılar gençler çok güzel
bir enerji vardı. O enerjilerden ben de payıma düşeni aldım. Kit dağıtımı
başlamıştı. O kadar tecrübesizdik ki zorunlu ekipmanları kit dağıtımı
yaparken kontrol ediyorlarmış. Otele gidip gelmek zor olur dedik. Kit dağıtımına
da geç saatlere kadar devam edeceğini öğrenince makarna partisine katıldık ve
teknik toplantıyı dinledik.(kendime not teknik toplantı bilmediğimiz parkurda
çok önemli) Otele tekrardan gittik, eşyalarımızı
aldık, sıraya girdik. Kitlerimizi aldık. Geri arkadaşların oteline girdik. Saat
daha erkendi biraz daha karbonhidrat ve şeker yüklemesi yapmak için açık market
aradık. Şehrin dışında büyük bir süper market bulduk. Birkaç atıştırmalık ve
içecek aldık. Arkadaşların dropbag ve koşu çantalarını hazırlamaya yardım
ettim. Biraz daha arkadaşlar ile kalınca artık ben de otele yerleşip sabah için
hazır olacaktım. Oteldeki görevliye sabah erken kalkacağımı bu sebeple
kahvaltıya erken geleceğimi 07.30 gibi söyledim. Kahvaltı saati geç 08.30
başlıyormuş ancak benim için yemekhaneci erken gelip kahvaltı hazırlayacakmış. Otelde
benden başka kalan yoktu galiba.
Akşam dropbag ve koşu çantamı
hazırladım ve uyudum. Böyle yarış günlerinde heyecandan uyuyamayacağımı
bildiğimden( okudum yazılarda hep şey denir "koşu günü uykusu önemli değil
bir gün önce nasıl uyudun o önemli" uyuyamamayı çok dert etmedim. Önceki
gece iyi bir uyku çekmiştim. Sabah erken kalktım, 06.30 gibi hazırlandım, giyindim ama hava buz gibi geldi. Şortla böyle havada koşacağım aklımın ucundan
geçmezdi.
Otelin yemekhane tarafına yürüdüm, ancak odanın ışığı bile açık değildi. Kapıyı
çaldım ama ne bir hareket ne bir ses sezemedim. Pencereye yaklaştım; bizim
görevli arkadaş uyuyor. Bir kaç defa cama vurdum ancak uyandıramadım. Arkadaşları
aradım hemen. Bu sefer de arkadaşlar cep telefonlarını açmıyordu. Tahmin
ettiğim gibi arkadaşlar kahvaltıya inmişler ve telefonları odada kalmış- beni
almalarını söyleyecektim- 30 dk sonra çantamı aldım ve arkadaşların otelin
yoluna düştüm. Sabah inanılmaz karanlık navigasyondan otellerini bulmaya
çalışıyorum ama yaklaşık 4km vardı otellerine. Neyse yola koyuldum bir yandan yürüyorum bir
yandan arkadaşları arıyorum bir yandan kendime kızıyorum “nasıl böyle bir
otelde konaklarım “diye kendi kendimi yiyordum. Sonra diyorum ki kendime: “moralini
bozmana gerek yok bak koşudan önce güzel bir ısınma olacak zaten aç karnına
koşmaya alışıksın” diye. 3km sonra arkadaş açıyor telefonu. Yerimi tarif ediyorum. beni almaya geliyor. hem zamanımız azalıyordu hem de acıkmıştım. Onların otelede bir fincan
kahve alıyorum biraz fındık ceviz falan. Kahve içince moralim yerine geliyor ve
unutuyorum bu kötü anıyı. Arkadaşlarla hazırlayıp servislere binmek üzere kapalı
spor salonunun yolunu tutuyoruz.
Servise binince KSK One Team’den
diğer arkadaşlar ile tanışıp startın verileceği Yeşilyurt köyüne gidiyoruz. Köy
yolu dar olduğundan araç bizi köye 400m uzaklıkta bırakıyor ama otobüstekiler sitem ediyor. Çünkü servistekilerin hepsi 15k ve 36k koşacak olanlar. Köy çok güzel.
Hemen köyün sıcaklığını algılıyorum. Diyorum kendime “muhakkak eşim ve
çocuğumla buraları görmeye gelmeliyim.”Koşucuların bu yakınmalarına bir anlam
veremiyorum. Start alanı çok güzel ve kalabalık. Hafif ısınma hareketleri ve
fotoğraf çekiminden sonra, start 5 dk gecikmeli olarak başlıyor. 15k ve 36k birlikte çıkıyoruz. 5 saat
civarında bitirmeyi planlıyorum(malesef ev çarşı hesabı oluyor)
Starla birlikte köyün dar
sokağından yukarı doğru 1,5-2km kadar tırmanıyoruz. Nefesimi ayarlamaya
çalışıyorum güneş ufuktan biraz yüksekte pırıl pırıl. Ormanın içi nefis mis
gibi hava, gülümseyerek denize bakıyorum. Çok keyif aldığım noktalardan
biriydi. Arkadaşlarla manzara fotoğrafı çekiliyoruz. Hafif bir kaç km inişten
sonra asfalt yola çıktık. Asfaltta hızlanmaya başladım ancak nabzım 188 -189
olmaya başlayınca hızımı kestim bir tütlü nabzımı düşüremiyordum. Arkadaşlar benden ayrıldılar gözden kayboldular. Fazla
oksijenden mi bünyem mi alışık değil bilemedim. Sonra asfalttan sonra zeytin
tarlalarının içine daldım sonrasında küçük bir dere geçişi ve tekrar tırmanma.
Zemin çamurlu ve dik eğimli olduğundan burayı ellerimi kullanarak çıkmak
zorunda kaldım. Hala kalabalıktı parkur; 15k koşanlarda Adatepe’ye kadar aynı
parkuru kullandığımızdan. Arkadaşlarımın Adatepe'ye vardıklarını tahmin ediyorum. Bu arayı yalnız koştum. Son 2km kala fotoğraf çekiyorlardı @asladurma’ dan
Fatih, sakatlık geçirdiği için yarışa katılamamıştı ama bize destek vermeye
gelmişti. Burada yorgun olmama rağmen bana enerji verdiler. Köye doğru ve CP
noktası olan Adatepe’ye hızlı şekilde geldim. Suyumu hiç kullanmamıştım
yiyeceklerimi de öyle.
Adatepe’ye geldiğimde saat 2
saat 1dk civarıydı. O tırmanma benim zamanımı çok almıştı. Tahmin ettiğimden
30dk daha yavaştım. CP noktası inanılmaz kalabalıktı ve 15k 'ların finish
noktasıydı. Ayrıca 36k'lar da gelince, ana bana gününe dönmüştü köy meydanı. Hızlıca
kola soda içtim limon attım ağzıma sonra geldiğim yöne doğru çıktım. Arkadaşlara hala
yetişmemiştim. Arkadaşlar işaretlemeleri atlamışlar ve fazladan yokuş tırmanmışlar. Ben de onlara doğru ilerlerken bana gelmememi söylediler. Durduğum
yerden aşağı doğru işaretlemeler devam edince bir anda grubun en önünde oldum. Güzel bir yokuş vardı burayı da keyifle ve helva atıştırarak geçtim. Ama helva bir türlü boğazımdan geçmiyordu ağzımda çoğaldı da çoğaldı. Arkadaşlardan pekmez tüp aldım o daha iyi geldi. Artık
18km ye gelmiştik yine fotoğrafçı arkadaşlar oradaydılar. Mayolarınızı getirdiniz
mi"diye takılıyordu bizde güldük falan ama sonra haklı olduğunu anladık. 15m
genişliğinde 1m derinliğine yakın dere geçişi vardı. o an yaşadığım şoku anlatamam buz gibi
hava da buz gibi suyun içine girmemiz gerekiyordu. Bunun bir şaka olduğunu yakınlarda bir yerde köprü vs. olabileceğini düşündüm, çaresizce. Hemen toparladım kendimi ne
kadar beklersem o kadar işin uzayacağını anladım hemen ayakkabılarımı
çoraplarımı hızlıca çıkarıp buz gibi suya girdim. Önceleri irkildim ancak su o
kadar iyi geldi ki ayaklarıma sanki her şeyi sıfırladım.
Sonra su geçiş yeri bir an eğlence yerine döndü. Drone fotoğraflarımızı çekiyor herkes poz veriyordu. Muhabbet kahkahalar havada uçuyor. Tekrardan çoraplarımı ayakkabılarımı giydim arkadaşları bekliyordum sudan geçmelerini. Terimin soğuduğunu hissettim ve soğuksu bağırsaklarımı burmuştu uygun bir yer bulup işedim. Sonra dere yatağının kenarında ilerledim ve yine buralara geleceğim diye içimden geçirdim. Yazın gelsem ne güzel olurdu!
Sonra su geçiş yeri bir an eğlence yerine döndü. Drone fotoğraflarımızı çekiyor herkes poz veriyordu. Muhabbet kahkahalar havada uçuyor. Tekrardan çoraplarımı ayakkabılarımı giydim arkadaşları bekliyordum sudan geçmelerini. Terimin soğuduğunu hissettim ve soğuksu bağırsaklarımı burmuştu uygun bir yer bulup işedim. Sonra dere yatağının kenarında ilerledim ve yine buralara geleceğim diye içimden geçirdim. Yazın gelsem ne güzel olurdu!
Sonra tarihi değirmen ve taş
köprüden geçtim. Buranın manzarası çok keyif vericiydi. Artık önümüzde uzun
bir tırmanma vardı. Sürekli zeytin tarlaların aralarındaki büyük patikadan
çıkmaya çalışıyordum. Tırmanmam çok iyiydi çünkü yokuş çıkma antrenmanı çok
yapmıştım. Tırmanırken bir çok koşucuyu geçiyordum ama inişlerde yürüme
hızındaydım. Elime bir ağaç dalı aldım, İnişlerde destek olsun diye. Enerjimin
tükendiğini anlıyorum. Pekmez ve helva yemekten de bıkmıştım. Doyran köyüne bir
türlü ulaşamıyorum. Yalnızdım, üşümeye de başlamıştım. Narlı diye ıssız bir köyden
geçtik(CP noktası değildi) burada dışarıda kimseler yoktu işaretlemelerde
yer yer kopartılmıştı. Bana çok ürkütücü geldi, içimden "her halde soğuktan
böyle kimse yok" diye düşündüm. köyden çıkınca üşümeye başladım çantamdaki
yağmurluğu çıkarmak için bir arkadaştan rica ettim iyi ki giymiştim bu
yağmurluğu çünkü hava bulutlanmaya ve öğleden sonrayı geçtiği için güneş inmeye
başlamıştı. İniş çıkışlardan -daha çok çıkış- sonra Doyran köyüne gelmiştim.
Acayip acıkmıştım ve tuz kaybım olmuştu. Suyum bitmişti çünkü suyu idareli
kullanamamıştım. Köyün ismi bende pozitif etki yaratmıştı: tamam doyduk oh be çağrışımı yaptı. Köye
hızlı hızlı hafif inişlerle girmeye başladım. Kontrol noktasından geçince CP noktasındaki görevli arkadaşlar hemen yardımcı oldular sağ olsunlar.(4 saat
30dk gibiydi) ayran istemiştim ama yoktu tuz istedim tuzluk buldular limona
döktüm. Buradaki favori yiyeceğim limon ve tuzdu. Biraz kola-su karıştırdım bolca
cips ve biraz da muz yedim. Ayakta dinlendim. Yorgundum ama pilim bitmemişti.
burası bana iyi geldi. 1 tanede soda aldım elime ağır adımlarla köyden çıktım. Tırmanma bitti sanıyordum ama hala tırmanıyordum. Dağın doğu yamacına doğru
geçmeye başlamıştım ve Altınoluk'a doğru geniş bir orman yolu vardı çok dik
yokuşlar olmamasına rağmen dikti. Burada hızımı biraz arttırdım fena değildim. Doyran’dan sonra daha iyiydim yalnız dizlerim acımaya başlamıştı IT band
sendromum yine nüksetti hızımı biraz düşürdüm ve Doyran'dan sonra epey koşucuyu
geride bıraktım. Artık inişe geçmiştik teknik toplantıda sürekli buranın uzun
bir iniş olacağını söylemişlerdi ve çok dik olacağını kendimi hazırlamıştım. Buna enerjim çok iyiydi ama dizimden dolayı burayı yavaş inmek geliyordu
yaklaşık 3km iniş vardı. köyü görmüştüm koşmak istiyordum çok heyecanlıydım. Hava iyiden iyiye soğumaya başlamıştı. Güneş batmak üzereydi. Son 500metre köyün
içinden dolaşarak finish noktasına geldim. Çok mutluydum çok keyif almıştım
yarışı bitiren arkadaşları gördüm sarıldık. Bir daha kesinlikle 60k koşacağımı
ve bu koşuyu bir daha kaçırmayacağımı söyledim durdum.
Bitişte arkadaşları beklerken
benden 5 dk sonra gelen bir bayan o yokuşta düşmüş ve dizi fena sıyrılmıştı
epey kötüydü dizi ama hem yaranın sıcağından hem de koşunun heyecanından pek farkında
değil. zemin kaygan olsaydı epey zor olurdu.
Not: Doyran'da CP noktasında elime aldığım soda şişesini Altınoluk'ta çöp kutusuna attım (Finişe kadar taşıdım)
Not: Doyran'da CP noktasında elime aldığım soda şişesini Altınoluk'ta çöp kutusuna attım (Finişe kadar taşıdım)
Buradan Polat Dede'ye (Organizatör) Doyran'daki üniversiteli arkadaşlara(hepsi iyi niyetli ve samimi) kuzenim İsmail Eren'e
Karşıyaka One Team ekibi, İsmail Kılınç ve Talat Eray Eraydın'a teşekkür ediyorum.
Süre: 05.44.55
Malzemeler: Amazfit bip GPS gayet başarılı
Ayakkabı: On Cloudcruiser
Çorap: Norfolk Ekspresyon
Yağmurluk: Quechua
Sweet: Kipsta
Şort:
Çanta: Kalenji
Eldiven: Kalenji
Eldiven: Kalenji
Yiyecek: ceviz(yemedim), koska helva(2x100gr) ve koska tayin pekmez(2tüp)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder