17 Nisan 2019 Çarşamba

14.04.2019 Run Datça Koşusu 21k Yarış Raporu

2018 yılının aralık ayında gitmeye karar verdiğim bir bir yarıştı. Çok öncesinden planlamıştık yarışa gitmeyi. Eşimle şöyle bir plan yapmıştık: "Hava Nisan ayında güzel olur, araba ile geze geze Datça'ya gideriz. Bir otelde konaklarız ben koşuya katılırım, eşim ve çocuğumuz gezerler fotoğraf çekler vs.(planlandığı gibi olmadı)." 2018 Kasım ayındaki Efes Yarı Maraton koşusundan sonra şehir içinde düzenlenen organizasyonlara katılmaya çok sıcak bakmıyordum(ön yargılı olmamak lazımmış). Defalarca Muğla- Ortaca yönüne gitsem de, Datça'ya gittiğimi hiç anımsayamadım.
Koşu kulübümüz One Team 2019 yarış takvimini açıkladığında, Kulüp olarak gitmeyi planladıkları yarışların arasında yer alan bir koşuydu. Gerekli kayıtları ocak ayında yaptırmıştım. Ulaşımı da kendi aracımızla sağlayacağım için kafam rahattı. Diğer yarışlara odaklanmıştım ve antrenmanlarımı bu yönde gerçekleştiriyordum.

Trail koşularından sonra, koştuğum her asfalt(cadde-yol vs) yarışları keyif veriyordu, mental ve fiziksel olarak. 25k efes Trail koşusundan sonra da bu koşudan keyif alacağımı biliyordum. Yarış gününe 2 gün kala planlarda değişiklik oldu. Eşim ve çocuğumla birlikte gidemeyecektik. One Team otobüs tutmuştu ancak otobüs dolmuştu. Arkadaşların da arabalarında yer olmayınca, ya kendi aracımla tek başıma gidecektim ya garajdan otobüse binecektim. Son anda One Team takımından Elçin Hanım sağlık sorunları sebebi ile yarışa katılmaktan vazgeçince onun yerine ben geçtim.
Yarış 14.04.2019 Pazar günü sabah saat 10.00'da başlayacaktı. Cumartesi sabah 07.30'da otobüse bindik. (Not: zaman yönünde sıkıntı olmaz ise bu tip seyahatler daha keyifli oluyor.) Gerçekten de böyle oldu. Çoğunu tanıdığım arkadaşların dışında yeni arkadaşlar da tanıdım. Tunç Şevik, Tülin Avşar ve Seda Uzun Aydın. Gerek koşu hakkında gerek hayat hakkında VS. Her konuda derinlemesine konuşabildiğin arkadaşlara sahip olmak önemli. Sadece koşup limitlerini zorlamak veya kendinle yarışmanın dışında sosyalleşmek, mükemmel bir şey. Bir de yukarıda bahsettiğim gibi güzel arkadaşlar edindinizmi hayat daha bir güzel görünüyor ve daha anlamlı oluyor. Hepsine çok teşekkür ediyorum.

Gökova Körfezinden itibaren,  doğa ve deniz mükemmeldi, hava yer yer kapalı olmasına rağmen. Marmaris keza, dağları beni benden aldı. Nisan ayında buraların ayrı bir havası manzarası oluyor. Kendime not: daha sık gitmeliyim. Akşam 16.00 gibi Datça'ya otelimize geldik ve yerleştik. Akşam yemeği için grubun daha önceden planladığı restoranda toplanmıştı arkadaşların bir bölümü. Biz dahil olmadık bu yemeğe. Makarna partisi iptal olunca kendi başımızın çaresine baktık. Daha  önce denemediğimiz bir şeyi denememek ve yöresel yemeklerden kaçınılması gerektiğini bildiğimizden sadece makarna yedik. Daha sonra arkadaşların topladığı yere gittik. Orada 1-2 saat kadar oturduk. Uzun süren yolculuklar gerçekten insanı yoruyor. (Ayrıca 15 gün sürekli hastanelerde acile ve muayeneye gitmek zorunda kalmam sebebi ile iyi dinlenememiştim.) Otellerimize geri döndük. Yarış için hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra yatağa girdim ve uyudum. Sabah erken kalktım 06.30 gibi giyindim, ayıldım, biraz dışarıda dolaştım havanın koşu sırasında  nasıl olacağını tahmin etmeye başladım.
Hava ılıktı ve yer yer bulutluydu. Kahvaltıyı yaptıktan sonra odama geçip giyindim. Şort ve uzun kollu body giydim ve araca binmek üzere yola koyuldum. Araç bizi organizasyon alına getirdi. Burada arkadaşlar ile indik ve ısınmak için bekledik.


Bu sırada koşu için gelenler alanda toplanmaya başlamıştı meydanda. Daha önceki koşulardan tanıdığımız arkadaşlarla ayak üstü konuşma fırsatı buldum. Tanıdığım arkadaşlarıma başarılar diledim. 20dk toplu halde müzik eşliğinde ısındıktan sonra Start noktasında yerimizi aldık.
Hedefim:
buydu!
05.45 pace ile çıkıp 06.00 pace arasında koşuyu tamamlamayı hedefliyordum. Beraber koşacağım bir arkadaşım yoktu. Müziksiz her anın tadını çıkartarak koşmak istiyordum. Parkuru merak etmiştim sadece, deniz kenarında mı koşacağız diye.
 Starttan önceki 3-5dk çok güzel o adrenalin inanılmaz hoş. hangi yarış olursa olsun uzun-kısa yol koşusu-trail fark etmez. Herkes yaşamalı bu anı. Start verildi, 05.30 pace ile çıkış yaptım. Sevgi yolundan koşmaya başladık. Kalabalığın dağılması 2,5km buldu o zaman daha rahat ettim. Tanıdığım arkadaşlara selam verdim, bizi destekleyen vatandaşlara selam verdim. 2.5 km den sonra yol denizin dibine kadar iniyordu, burada kum vardı. Ayrıca tarlaların arasından, meyve bahçelerin yanından yazlıkların arasından 4k böylece tamamlanıyordu. Hızım iyiydi ve herhangi bir sıkıntı yaşamıyordum. Datça-İzmir asfaltına çıktım. Yolları tek şeride düşürmüşler araçlar kontrollü olarak geçiyordu. Burada da hızımı korudum. Asfalta koşmaya başlayınca dizlerimin yerden gelen darbeyi abzorve ettiğini hissediyordum. Her su istasyonundan su aldım, içmesem de. Aldığım suları içmesem de ağzımı çalkaladım sürekli. Burada da yol manzarası çok güzeldi. Ben 9.km'deyken 10,5k dan dönenleri görmeye başlamıştım. Bu beni biraz daha motive etmeye başlamıştı. 10,5 km dönüşünde ise arkadaşlarımı görmeye başlamıştım. Benden hızlı çıkanları: Tunç, Seda Ahmet Kamil. Uzaktan arkadaşları görüyordum, arkadaşlarla aramızda 400m kadar fark vardı. 12.km de rüzgar karşımızdan esmeye başlamıştı.-biraz hızlıydı rüzgar- Tahminen herkesin burada hızı düşmüştür. Ayrıca düz (caddede) asfaltta koşmaktan her zaman sıkılıyorum hep aynı zemin. 13.km arkadaşların hızı düşünce yakaladım. Ancak arkadaşlar kendince bir ritim tutturmuşlardı bana devam et dediler. Ben de devam ettim. Bundan sonra ise hızımda bir sorun olmadı ancak nabzım yükselmeye başlamıştı. Nabzımı düşürmek üzere ara ara hızımı kestim. Hava da iyice ısınmaya başladı ve dönüşte güneş hep karşımızdaydı. Yüzümün yandığını karardığımı koşu bitince anlayacaktım.Yer yer hızımı düşürmeye, tekrardan yükseltmeye çalışıyordum. Koşu öncesi belirlediğim hedefe ulaşmak istiyordum. Hedefimi düşünmek beni biraz motive verdi. Sıcak gittikçe artıyordu. 17.km-18.km kum zemine gelince gücümü emdiğini hissettim. Ayrıca buradaki istasyonda aldığım suyu kontrolsüz içince şişmeye başladım. Yanımda benim yaşlarımda uzun boylu kulağında büyük kulaklığı olan bir yarışmacı arkadaş geldi, kendini kaptırmıştı ama nefesi inanılmaz düzensiz ve yüksekti. (Bazıların nefes alış verişi böyle değişik olabiliyor diye aklımdan geçirdim.) O koşucu arkadaş ile aramızdaki fark gittikçe arttı. Ben suyu içince biraz şiştim ve yürümeye başladım çok hafif bir yokuşa girmiştik. Burada yürüdük 1-2dk boyunca. Bu hafifi yokuştan inince, 19.km girdiğimizde bu arkadaş yere attı kendini ama koşmaya devam ediyor emekliyordu görüyordum uzaktan. Biraz daha yaklaştım arkadaşa. 2 tane daha koşucu arkadaş ona yaklaşıyorlardı anacak arkadaş ayağa kalmaya çalışıyor hatta koşmaya çabalıyordu. Birkaç adım attı ve sendeleyerek yere kapaklandı. Kontrol noktasındakilere el işareti yaptı. İki arkadaş yanına geldi ayaklarını kaldırdı yerdeki koşucunun. Bende bu arada koşucunun yanına geldim. Kontrol noktasındaki görevliler araba ile yere düşen koşucunun yanına geldiler. çok düzensiz nefes alıyordu. görevliler gelince arkadaşı bıraktık ve ben koşmaya devam ettim.

Bu konu hakkında biraz konuşmak istiyorum. Koşu, her ne kadar kolay olarak görünen bir spor olsa da hem zihinsel hem de bedensel olarak(sadece bacak kası ayakların güçlü olması değil kalp, damar, ak ciğer vb) bir bütün içinde takip edilerek yapılması gerekli bir spor. Limitlerimizi kendimiz belirlemeli nerede bırakmamız gerektiğini bilmeliyiz. Yoksa uzun süreli veya kalıcı yaralanmalar sakatlıklar hatta ölümle bile sonuçlana bilir.

Bundan sonra 1 km'den daha az yolum kalmıştı nacak kendimi zorlamak istemiyordum. Enerjim fena değildi ama tekrardan 5.30 pacelere çıkıp hedeflediğim süreye ulaşmaya da çalışmadım. Ayaklarımda dizimde başka yerlerimde sıkıntılı bir durum yoktu. Rahat olduğum bir hızda yoluma devam ettim. Bitiş noktasını görüyordum içimden hızlanmak geldi, kendimi frenledim. Bu hızda bitirmemin benim için daha iyi olacağını düşündüm. Bitiş çizgisine yakın One Team den 5k-10k yarışını tamamlayan arkadaşlar destek için toplanmışlar bayraklarla düdüklerle motive ediyordu finişe gelenleri. Bu çok hoş bir organizasyondu. One Team arkadaşları selamlayarak finişe ulaştım. Bu bitirme anı, her zaman gülümsememe sebep oluyor.

İkram edilen elma ve su aldıktan sonra koşu sırasında sürekli aklımda olan şeyi yapmaya karar verdim. Ayakkabımı ve çorabımı çıkarıp denize girdim. Su beklediğim gibi soğuk değildi ve inanılmaz iyi geldi. 5dk kaldım sonra tekrar girdim belime kadar bu sefer daha iyi geldi 5d k daha suda kaldım.  Bu keyif her şeye değer.(maalesef bununla ilgili görsel yok)
Kendime ekstra not: güneşli koşullarda güneş kremi yerine uzun siperlikli şapka tercih et! 


Buradan Organizasyonda ve istasyonlarda bize yardımcı olan sevgili genç arkadaşlara,
One Team ailesine ve Kaptan  Tümer'e,
One Team Ekibinden: Tülin Avşar'a, Tunç Şevik'e ve Seda Uzun Aydın'a çok teşekkür ederim.

Sonuç: 02:00.29
Ekipmanlar:
Şort: Kalenji
Body: Kipsta
Ayakkabı: ON Cloudcruiser
Saat: Amazfit bip
Çorap: Norfolk Ortopedik Koşu Çorabı

1 Nisan 2019 Pazartesi

16.03.2019 Efes Ultra Trail 25k Koşu Raporu

İda 36k dan sonra artık marathon koşma zamanımın geldiğini düşünüyordum.
Neredeyse 1 yıldır koşmaya başlamıştım. Onun için öz geçmişime bir marathon eklemek istiyordum.(olamadı).
Gerek aralık ayında oğlumuzun sık sık hasta olması gerekse de havaların soğuk olması sebebiyle antrenmanlarımı aksattım. Tamam, belki martta 42km koşabilirdim ancak koşu sırasında ve sonrasında sorun yaşayacağım çok aşikardı.  Zaten sporun her branşı mental olarak başlar ve biter. Ben de mental olarak hiç hazır değildim ayrıca.
Ama 2019 yılı için yarış takvimi yapmıştım bile. Bunlardan ilki İzmir'e de yakın olan bir Efes Ultra Trail yarışı idi. Kategoriler ise şöyleydi. 12k-25k ve 55k. bunlardan kendime uygun olan 25k 'ya hemen kayıt oldum.(Organizatör: @limitsensin ekibiydi.)
Şubat ayındaki antrenmanlarım daha verimliydi. Büyük sakatlıklarım olmasa da yer yer ufak  ağrılar kramplar ve sızlanmalar oluyordu. Koşma antrenmanları yapmadığım zamanlarda ise evde sık sık açma germe ve kuvvet antrenmanları yapıyordum.
Karşıyaka One Team ekibinden yine yol arkadaşları edinmiştim. Yarış günü sabahı beni de alarak doğruca yarış alanına ulaştık. Yolculuk 45dk kadar sürdü. Ben yine termosla kahve demlemiştim. Yol arkadaşlarım ile afiyetle içtik. Bu seferki arkadaşlarım, Refik, Özgür, Yasin ve Haydar Ağabeydi.
Yarış alnına vardık. -Popüler yarış olduğunu sonradan öğrendim.-Yarış alanında, neredeyse 1500 kişi vardı. Böyle organizasyonların en güzel yanı,  daha önceki koşulardaki tanıdıkların-arkadaşların ile bir araya gelmen. 
O küçücük zamanda  yapılan sohbetler çok güzel. Neyse kitlerimizi aldıktan ve dropbaglarımızı teslim ettikten sonra biraz ısındık, biraz fotoğraf çektirdik. Start noktasına yerimizi aldık.
Parkuru bilmiyordum ancak kendime koyduğum hedef 02.30 ile 03.30 saat arasında tamamlamaktı.(02.36 saat ile bu sefer tamamladım). Bir de şöyle bir planım vardı: Musa Yıldırım ile birlikte koşmak(olmadı kalabalıktan bir birbirimizi bulamadık). (daha sonra son km buluştuk. Ben onu bulmak için yavaş, o ise beni bulmak için hızlı koşmuş. Sonra, son tırmanış ve km kendisini buldum iki baldırına kramplar girmiş ve bekliyordu)
Startla birlikte yavaş yavaş ilerliyorduk. Özellikle ilk 3km'de kalabalık dağılmamıştı. 3.km'de ayak bileğimde bir ıslanma fark ettim. Islaklığın neyden kaynaklandığını hemen anladım, aklıma mataramın yırtılmış olabileceği geldi .(psikolojik olarak zor bir durum ancak aklıma tuz gölünde temmuz ayında 40k koşar iken matarası yırtılan bayan koşucu geldi. Psikolojik olarak inanılmaz yıkım) işte uzun koşularda her türlü zor durma hazırlıklı olmak lazım; mental ve fiziksel. Özellikle de mental.>
Hemen çantamı açtım ve mataramın kapağının açıldığını gördüm. Mataramın yırtılmadığına sevindim ve tekrardan tempomu buldum. 3,5km den sonra nihayet patikaya girdik. Patikaya girince birden üzerime bir enerji geldi. Aniden hızlanmaya başladım Çimenli ve toprak yoldan traktör izinden ilerlemeye başladım. Bir çok 12k koşucularını geride bırakıyordum, ayrıca yeni aldığım Newbalance Tsumv2 trail(kuzenim İsmail Eren önerdi, çok memnun kaldım) ayakkabısını deneme imkanı bulmuştum. Hafif bir tepeye çıktık, buradan Pamucak sahile doğru baktığımızda içim açıldı: deniz önümüzde çarşaf gibi seriliydi ve her yer yemyeşil çiçekler açmış özellikle papatyalar çok güzeldi. Bu yüzümde gülümsemeye ve daha hızlanmama neden oldu.
Ufak tefek yokuşları inip çıkıp,  Pamucak sahiline ulaşmak için asfalt yola bağlandık. Burada bir "es" vermek istiyorum:
Böyle trail koşularında bizleri yalnız bırakmayan AKUT/Jandarma ekipleri olur. Belirli yerlerde görev alırlar. Bazen AKUT ekipleri bu tip koşularda gönüllü olup organizasyona yardımcı olurlar. Tam 10km geldiğimde buradaki görevli bir AKUT çalışanının sesini duydum. Bu ses bana hiç yabancı gelmemiş ve 14 yıl öncesine üniversite zamanına götürmüştü bu ses. Çünkü bu sesi tiyatroda uzun yıllar duymuştum. Neredeyse 1 yıl aynı tiyatro oyununda görev aldığımız arkadaşım Deniz Çağlar'dı. Küçük bir şok yaşadım sadece bir kaç saniye konuştuk. Deniz'in de beni o an tanıdığını sanmıyorum.
Bu karşılaşma beni daha da motive etmişti. Bu sahile kadar daha da hızlanmamı sağlamıştı.  Beraber koşmaya başladığım Erkam Erkam Düvenci'ye kısaca anlatım bu hikayeyi.  Sahile ulaştık, hava güneşli ve hafif rüzgar vardı. Biraz irkildim soğuk rüzgardan. Kumsal aynı zamanda 12k koşanların finişi olduğundan koşucuları desteklemeye gelenler, foto çekenler ve izlemeye gelen insanlar vardı. Kumda trail ayakkabısı ile koşmak biraz yorucuydu. Kum çok yumuşak olmasa da enerjimi çekiyor ve dizlerimi ağrıtıyordu. Hızım biraz düştü bu sebeple.(kendime not: yaz boyunca sahilde kum koşuları yapacağım hem eklemlerim için hem güçlenmek için)
12k yı geçince çantamdan tahin pekmez atıştırmalık tüpü çıkardım ve onu bir seferde yedim, elimdeki suyu içtim. Kum bitmişti ve biraz rahatlamıştım.  500m asfalt yolda koşmaya başlayıp ormana doğru girmeye başladık. Önce küçük bir şeftali bahçesinden geçtik; pembe ve tonları ile çiçekleri çok güzeldi. Sonra yer yer hafifi dik yokuşlar ile tırmanmaya başladık. Sonra 15. km AKUT görevlileri burada da su takviyesinde bulundular. Deniz Çağları 2. kez gördüm ve bağırarak dedim ki: "15 yıl sonra bana su vermekte varmış"  "facebookta varım beni bul" dedi gülümsedik. Yokuşları Erkam ile bir bir çıkıyorduk. Temiz hava bir ara baş ağrısı yaptı uzun zamandır bu kadar temiz hava almıyordum galiba. Bir ara hafif bir düzlüğe geldik düzlük papatyalar ile bezenmişti. Erkamla aklımızdan geçen aynıydı. Burada durup anın tadını çıkarmak ve bir kaç fotoğraf çekmek. Bunlardan bazıları:




burada güzel moral depoladıktan sonra koşmaya devam ettik. 2-3 tane yokuş çıktıktan sonra Meryem Ana'yı  (kliseyi)görüyorduk. Saatime göre 20.km'deydik, ancak 2,5-3km vardı sanki. Bunu Erkamla paylaşınca Erkam: geçen senede yarışa katıldığından parkurun "23k civarı olduğunu" söyledi. Bu ayrı bir moral verdi ve bir parça daha hızlandık. Fotoğrafçılar çoğalmaya başlamıştı parkurun sağında solunda  bu da finişe çok yaklaştığımızın göstergesiydi. Önümüzde çok dik ama kısa bir yokuş vardı burada Musa Abiyi gördüm. iki baldırına da kramp girmişti ve yürüyordu. Erkamla koluna girdik ve  bu dik yokuşu beraber çıktık. Son 200m kalmıştı bize devam etmemizi söyledi. İyi görünüyordu biraz yürümesi gerekiyordu sadece finişe ulaşması için. Keyfi yerindeydi Musa Abinin
Finişe doğru destekçilerin sayısı giderek arttı. Erkamla finişe beraber girelim dedik. Bu şekilde tamamladık.

12 Mart 2019 Salı

01.12.2018 İDA ULTRA TRAİL 36K YARIŞ RAPORU

Aylardır hazırlandığım yarış gelip çatmıştı. Bu yarışa bilerek ve isteyerek girmiştim. Hazırlıklarımı aylar öncesinden yapmaya başlamıştım. Gerek kalacak yer, gerekse ulaşım hepsini önceden ayarladım. Ayrıca atletizm lisansını da bu vesile ile çıkartım. (lisans çıkartmak o kadarda zorlu değilmiş. sağlık raporu fotoğraf ve form doldurmanız yeterli)

Patika yarışına hiç katılmamıştım ancak İzmir Kemalpaşa'da, şehir merkezinden Nazarköy istikametine giden ayrıca bir patika yolu olduğunu 2012-14 senelerinden orada kaldığımdan sık sık bu yolu gezi amaçlı kullanırdım. Hafta sonları sürekli tartan pist ve asfalta koşmaktan sıkılmıştım. 2-3 defa bu patikada antrenman yapmıştım. Buradaki şartlara benzeyeceğini düşünüyordum(hiç benzemiyormuş İda 36k ya)Yarışa günler kala KSK One Team grubundan 2 arkadaş ile tanıştım. Talat ve İsmail. Bu arkadaşlarında ilk deneyimleri trail koşuları için. Ancak ben (kuzenim İsmail Eren'den)  trail koşuları ve uzun koşular için sık sık bilgi aldım. Onlardan daha tecrübeliyim yani. Zorunlu malzemeler olsun, giyim olsun, yeme içme olsun.



İş çıkışı doğrudan arkadaşlar ile buluştuğum yere hareket ettim. Hava inanılmaz soğuktu. Derece belki 3c falan gösteriyordu ama İzmirdekiler bilir ki kuzey rüzgarları bu derecede estiğinde hissedilen sıcaklık(-2)-(-3 )gibi hissedilir. Talat ve İsmail ile İzmir Karşıyaka’da buluştuk ve cuma günü yola koyulduk. Hepimizin niyeti, cuma akşamı otelde kalmak ve cumartesi sabah start noktasına servisler ile gitmekti. Şöyle bir durum var:  ben oteli aylar öncesinden ayarladığım için yol arkadaşlarım ile ayrı otelde kaldık. Öncesinden parasını ödediğim için.(kendime not koşucular ile aynı lokasyondaki otellerde konaklamam gerekiyor. Çünkü talihsiz bir olay yaşadım otelde, ilerleyen bölümde değineceğim) İstanbul tarafından gelenlerin söylediklerini duyunca heyecanım daha çok artıyordu çünkü İstanbul üzeri gelenler Çanakkale'de tipiye yakalanmışlardı. Organizatör Polat DEDE ile iletişime geçtiğimiz de ise günlerdir yağmur yağdığı son günlerin inanılmaz soğuk olduğu bilgisi vermişti. Aşırı heyecanımın sebebi ise daha önce ne böyle soğuk havada bir koşum oldu ne de böyle uzun ve patika koşusu yapmıştım. Nasıl giyineceğimi bilmiyordum, üstüne bir de yağmur yağarsa ne yapacaktım?

Bu düşünceler aklımdan sürekli geçiyordu. Arkadaşlar ile tanışıp muhabbeti koyulamıştık. ikisi de dünyalar tatlısı iyi insanlardı. Aynı heyecanı onlarda yaşıyorlardı. Yaklaşık 2,30 saat yolculuk sonrası benim kalacağım otele geldik. Yol üzerindeymiş otelim. Tüm eşyalarımı bıraktım. Oradan arkadaşların oteline gittik ve onların eşyalarını bıraktıktan sonra kitlerin dağıtıldığı spor salonunu aramaya başladık. Google mapten spor salon adını girdiğimizde  bizi bambaşka bir köye yönlendirdi. Bir kaç tur attıktan sonra spor salonuna ulaştık. Aslında kapalı spor salonu arkadaşların oteline çok yakın bir mesafede imiş. Bu kısımları eğlenerek anlatıyorum ancak eğer sabah doğrudan bu şekilde gelseydik neler yaşanırdı bunu az çok tahmin ediyordum. (kendime ikinci not sadece Google Map'e güvenme organize gerine giderken oralardan ulaşım bilgisi al)


Türkiye’nin her tarafından yarışmacılar gelmişti, yurt dışından gelenlerde vardı. Daha önce bu organizasyona katılanlar, ilk defa katılanlar… Kadınlar erkekler yaşlılar gençler çok güzel bir enerji vardı. O enerjilerden ben de payıma düşeni aldım. Kit dağıtımı başlamıştı.  O kadar tecrübesizdik ki zorunlu ekipmanları kit dağıtımı yaparken kontrol ediyorlarmış. Otele gidip gelmek zor olur dedik. Kit dağıtımına da geç saatlere kadar devam edeceğini öğrenince makarna partisine katıldık ve teknik toplantıyı dinledik.(kendime not teknik toplantı bilmediğimiz parkurda çok önemli)  Otele tekrardan gittik, eşyalarımızı aldık, sıraya girdik. Kitlerimizi aldık. Geri arkadaşların oteline girdik. Saat daha erkendi biraz daha karbonhidrat ve şeker yüklemesi yapmak için açık market aradık. Şehrin dışında büyük bir süper market bulduk. Birkaç atıştırmalık ve içecek aldık. Arkadaşların dropbag ve koşu çantalarını hazırlamaya yardım ettim. Biraz daha arkadaşlar ile kalınca artık ben de otele yerleşip sabah için hazır olacaktım. Oteldeki görevliye sabah erken kalkacağımı bu sebeple kahvaltıya erken geleceğimi 07.30 gibi söyledim. Kahvaltı saati geç 08.30 başlıyormuş ancak benim için yemekhaneci erken gelip kahvaltı hazırlayacakmış. Otelde benden başka kalan yoktu galiba.

Akşam dropbag ve koşu çantamı hazırladım ve uyudum. Böyle yarış günlerinde heyecandan uyuyamayacağımı bildiğimden( okudum yazılarda hep şey denir "koşu günü uykusu önemli değil bir gün önce nasıl uyudun o önemli" uyuyamamayı çok dert etmedim. Önceki gece iyi bir uyku çekmiştim. Sabah erken kalktım, 06.30 gibi hazırlandım, giyindim ama hava buz gibi geldi. Şortla böyle havada koşacağım aklımın ucundan geçmezdi. 


Otelin yemekhane tarafına yürüdüm, ancak odanın ışığı bile açık değildi. Kapıyı çaldım ama ne bir hareket ne bir ses sezemedim. Pencereye yaklaştım; bizim görevli arkadaş uyuyor. Bir kaç defa cama vurdum ancak uyandıramadım. Arkadaşları aradım hemen. Bu sefer de arkadaşlar cep telefonlarını açmıyordu. Tahmin ettiğim gibi arkadaşlar kahvaltıya inmişler ve telefonları odada kalmış- beni almalarını söyleyecektim- 30 dk sonra çantamı aldım ve arkadaşların otelin yoluna düştüm. Sabah inanılmaz karanlık navigasyondan otellerini bulmaya çalışıyorum ama yaklaşık 4km vardı otellerine. Neyse yola koyuldum bir yandan yürüyorum bir yandan arkadaşları arıyorum bir yandan kendime kızıyorum “nasıl böyle bir otelde konaklarım “diye kendi kendimi yiyordum. Sonra diyorum ki kendime: “moralini bozmana gerek yok bak koşudan önce güzel bir ısınma olacak zaten aç karnına koşmaya alışıksın” diye. 3km sonra arkadaş açıyor telefonu. Yerimi tarif ediyorum. beni almaya geliyor. hem zamanımız azalıyordu hem de acıkmıştım. Onların otelede bir fincan kahve alıyorum biraz fındık ceviz falan. Kahve içince moralim yerine geliyor ve unutuyorum bu kötü anıyı. Arkadaşlarla hazırlayıp servislere binmek üzere kapalı spor salonunun yolunu tutuyoruz.

Servise binince KSK One Team’den diğer arkadaşlar ile tanışıp startın verileceği Yeşilyurt köyüne gidiyoruz. Köy yolu dar olduğundan araç bizi köye 400m uzaklıkta bırakıyor ama otobüstekiler sitem ediyor. Çünkü servistekilerin hepsi 15k  ve 36k koşacak olanlar. Köy çok güzel. Hemen köyün sıcaklığını algılıyorum. Diyorum kendime “muhakkak eşim ve çocuğumla buraları görmeye gelmeliyim.”Koşucuların bu yakınmalarına bir anlam veremiyorum. Start alanı çok güzel ve kalabalık. Hafif ısınma hareketleri ve fotoğraf çekiminden sonra, start 5 dk gecikmeli olarak başlıyor. 15k ve 36k birlikte çıkıyoruz. 5 saat civarında bitirmeyi planlıyorum(malesef ev çarşı hesabı oluyor)


Starla birlikte köyün dar sokağından yukarı doğru 1,5-2km kadar tırmanıyoruz. Nefesimi ayarlamaya çalışıyorum güneş ufuktan biraz yüksekte pırıl pırıl. Ormanın içi nefis mis gibi hava, gülümseyerek denize bakıyorum. Çok keyif aldığım noktalardan biriydi. Arkadaşlarla manzara fotoğrafı çekiliyoruz. Hafif bir kaç km inişten sonra asfalt yola çıktık. Asfaltta hızlanmaya başladım ancak nabzım 188 -189 olmaya başlayınca hızımı kestim bir tütlü nabzımı düşüremiyordum. Arkadaşlar benden ayrıldılar gözden kayboldular. Fazla oksijenden mi bünyem mi alışık değil bilemedim. Sonra asfalttan sonra zeytin tarlalarının içine daldım sonrasında küçük bir dere geçişi ve tekrar tırmanma. Zemin çamurlu ve dik eğimli olduğundan burayı ellerimi kullanarak çıkmak zorunda kaldım. Hala kalabalıktı parkur; 15k koşanlarda Adatepe’ye kadar aynı parkuru kullandığımızdan. Arkadaşlarımın Adatepe'ye vardıklarını tahmin ediyorum. Bu arayı yalnız koştum. Son 2km kala fotoğraf çekiyorlardı @asladurma’ dan Fatih, sakatlık geçirdiği için yarışa katılamamıştı ama bize destek vermeye gelmişti. Burada yorgun olmama rağmen bana enerji verdiler. Köye doğru ve CP noktası olan Adatepe’ye hızlı şekilde geldim. Suyumu hiç kullanmamıştım yiyeceklerimi de öyle. 

Adatepe’ye geldiğimde saat 2 saat 1dk civarıydı. O tırmanma benim zamanımı çok almıştı. Tahmin ettiğimden 30dk daha yavaştım. CP noktası inanılmaz kalabalıktı ve 15k 'ların finish noktasıydı. Ayrıca 36k'lar da gelince, ana bana gününe dönmüştü köy meydanı. Hızlıca kola soda içtim limon attım ağzıma sonra geldiğim yöne doğru çıktım. Arkadaşlara hala yetişmemiştim. Arkadaşlar işaretlemeleri atlamışlar ve fazladan yokuş tırmanmışlar. Ben de onlara doğru ilerlerken bana gelmememi söylediler. Durduğum yerden aşağı doğru işaretlemeler devam edince bir anda grubun en önünde oldum. Güzel bir yokuş vardı burayı da keyifle ve helva atıştırarak geçtim. Ama helva bir türlü boğazımdan geçmiyordu ağzımda çoğaldı da çoğaldı. Arkadaşlardan pekmez tüp aldım o daha iyi geldi. Artık 18km ye gelmiştik yine fotoğrafçı arkadaşlar oradaydılar. Mayolarınızı getirdiniz mi"diye takılıyordu bizde güldük falan ama sonra haklı olduğunu anladık. 15m genişliğinde 1m derinliğine yakın dere geçişi vardı. o an yaşadığım şoku anlatamam buz gibi hava da buz gibi suyun içine girmemiz gerekiyordu. Bunun bir şaka olduğunu yakınlarda bir yerde köprü  vs. olabileceğini düşündüm, çaresizce. Hemen toparladım kendimi ne kadar beklersem o kadar işin uzayacağını anladım hemen ayakkabılarımı çoraplarımı hızlıca çıkarıp buz gibi suya girdim. Önceleri irkildim ancak su o kadar iyi geldi ki ayaklarıma sanki her şeyi sıfırladım. 



Sonra su geçiş yeri bir an eğlence yerine döndü. Drone fotoğraflarımızı çekiyor herkes poz veriyordu. Muhabbet kahkahalar havada uçuyor. Tekrardan çoraplarımı ayakkabılarımı giydim arkadaşları bekliyordum sudan geçmelerini. Terimin soğuduğunu hissettim ve soğuksu bağırsaklarımı burmuştu uygun bir yer bulup işedim. Sonra dere yatağının kenarında ilerledim ve yine buralara geleceğim diye içimden geçirdim. Yazın gelsem ne güzel olurdu! 

Sonra tarihi değirmen ve taş köprüden geçtim. Buranın manzarası çok keyif vericiydi. Artık önümüzde uzun bir tırmanma vardı. Sürekli zeytin tarlaların aralarındaki büyük patikadan çıkmaya çalışıyordum. Tırmanmam çok iyiydi çünkü yokuş çıkma antrenmanı çok yapmıştım. Tırmanırken bir çok koşucuyu geçiyordum ama inişlerde yürüme hızındaydım. Elime bir ağaç dalı aldım, İnişlerde destek olsun diye. Enerjimin tükendiğini anlıyorum. Pekmez ve helva yemekten de bıkmıştım. Doyran köyüne bir türlü ulaşamıyorum. Yalnızdım, üşümeye de başlamıştım. Narlı diye ıssız bir köyden geçtik(CP noktası değildi) burada  dışarıda kimseler yoktu işaretlemelerde yer yer kopartılmıştı. Bana çok ürkütücü geldi, içimden "her halde soğuktan böyle kimse yok" diye düşündüm. köyden çıkınca üşümeye başladım çantamdaki yağmurluğu çıkarmak için bir arkadaştan rica ettim iyi ki giymiştim bu yağmurluğu çünkü hava bulutlanmaya ve öğleden sonrayı geçtiği için güneş inmeye başlamıştı. İniş çıkışlardan -daha çok çıkış- sonra Doyran köyüne gelmiştim. Acayip acıkmıştım ve tuz kaybım olmuştu. Suyum bitmişti çünkü suyu idareli kullanamamıştım. Köyün ismi bende pozitif etki yaratmıştı: tamam doyduk oh be çağrışımı yaptı.  Köye hızlı hızlı hafif inişlerle girmeye başladım. Kontrol noktasından geçince CP noktasındaki görevli arkadaşlar hemen yardımcı oldular sağ olsunlar.(4 saat 30dk gibiydi) ayran istemiştim ama yoktu tuz istedim tuzluk buldular limona döktüm. Buradaki favori yiyeceğim limon ve tuzdu. Biraz kola-su karıştırdım bolca cips ve biraz da muz yedim. Ayakta dinlendim. Yorgundum  ama pilim bitmemişti. burası bana iyi geldi. 1 tanede soda aldım elime ağır adımlarla köyden çıktım. Tırmanma bitti sanıyordum ama hala tırmanıyordum. Dağın doğu yamacına doğru geçmeye başlamıştım ve Altınoluk'a doğru geniş bir orman yolu vardı çok dik yokuşlar olmamasına rağmen dikti. Burada hızımı biraz arttırdım fena değildim. Doyran’dan sonra daha iyiydim yalnız dizlerim acımaya başlamıştı IT band sendromum yine nüksetti hızımı biraz düşürdüm ve Doyran'dan sonra epey koşucuyu geride bıraktım. Artık inişe geçmiştik teknik toplantıda sürekli buranın uzun bir iniş olacağını söylemişlerdi ve çok dik olacağını kendimi hazırlamıştım. Buna enerjim çok iyiydi ama dizimden dolayı burayı yavaş inmek geliyordu yaklaşık 3km iniş vardı. köyü görmüştüm koşmak istiyordum çok heyecanlıydım. Hava iyiden iyiye soğumaya başlamıştı. Güneş batmak üzereydi. Son 500metre köyün içinden dolaşarak finish noktasına geldim. Çok mutluydum çok keyif almıştım yarışı bitiren arkadaşları gördüm sarıldık. Bir daha kesinlikle 60k koşacağımı ve bu koşuyu bir daha kaçırmayacağımı söyledim durdum.

Bitişte arkadaşları beklerken benden 5 dk sonra gelen bir bayan o yokuşta düşmüş ve dizi fena sıyrılmıştı epey kötüydü dizi ama hem yaranın sıcağından hem de koşunun heyecanından pek farkında değil. zemin kaygan olsaydı epey zor olurdu.
Not: Doyran'da CP noktasında elime aldığım soda şişesini Altınoluk'ta çöp kutusuna attım (Finişe kadar taşıdım)




Buradan Polat Dede'ye (Organizatör) Doyran'daki üniversiteli arkadaşlara(hepsi iyi niyetli ve samimi) kuzenim İsmail Eren'e Karşıyaka One Team ekibi, İsmail Kılınç ve Talat Eray Eraydın'a teşekkür ediyorum. 








Süre: 05.44.55
Malzemeler: Amazfit bip GPS gayet başarılı
Ayakkabı: On Cloudcruiser
Çorap: Norfolk Ekspresyon
Yağmurluk: Quechua
Sweet: Kipsta
Şort:
Çanta: Kalenji
Eldiven: Kalenji
Yiyecek: ceviz(yemedim), koska helva(2x100gr) ve koska tayin pekmez(2tüp)

21 Şubat 2019 Perşembe

18.11.2018 Efeshalf Marathon Yarış Raporu

Havaların da serinlemesi ile birlikte antrenmanlarımı artırmıştım. Yarışlara katıldıkça da koşumdaki eksik, yanlış-doğru ve hataları tespit etmiştim. Antrenmanlarımı bu doğrultuda yapmaya özen gösterdim. Ayrıca da sık sık yokuş antrenmanı yapmaya başladım. Belli günler interval belli günler yokuş ve tempo çalışmaya başlamıştım.
28.10.2018 de Muğla Ortaca Dalyan'da var olan koşuya katılamamıştım. Bu sebeple Efeshalf Marathon organizasyonlara gitmek için çok hevesliydim.(Caretta Run yarışına katılan Süleyman(arka apartmanımızda oturuyordu) ondan yarış kitlerini almasını rica ettim)
Karşıyaka One Team ile daha sık iletişim kurmaya başlamıştım. Koşu arkadaşlarımdan olan Süleyman ve Ümit'in de arkadaş olduğu Musa Ağabey ile de bu vasıta ile tanıştım.
Çünkü Şelçuk'a onun arabası ile gidecektik. Yarışın ilk  defa olması ve İzmir'e yakın olması yarışa katılmam için ayrı bir sempati oluşturuyordu. Organizatörler İzmirden çok katılım olacağını bu sebeple cuma günü kit dağıtmaya İzmir'e gelecekleri söylediler. Kitleri One Team vasıtası ile aldık.
Yarış saat. 09.00 başlayacağından sabah erken 06.00'da kalktım ve bir gerdan çorbası içtim. Arkadaşlarla gideceğimden  onlara termos içerisinde kahve hazırladım. Musa Abi ve Ümit saat: 07.00 gibi geldiler. Selçuk'a ulaşım araba ile yaklaşık 40 dk falan sürüyordu ve Start alanına ilk gelenler bizlerdik. Üzerimizi değişmek üzere alanda  bulunan çadırlara girdik. Hava biraz kapalıydı ancak telefonumuzdaki hava durumu uygulamaları koşu boyunca yağmur yağmayacağını, koşu bittikten sonra yağacağını gösteriyordu. bu sebeple ne ile koşacağımız ikilemine giriyorduk. Daha önce hiç yağmurda koşmamıştım.
Hava yaklaşık olarak 9C kadar, kapalıydı ve rüzgar yoktu. koşucular yavaş yavaş geliyor ve kitlerini alıyordu. Biz de start meydanındaki kahveye geçmiş arkadaşlarımız ile ayak üstü sohbetler ediyorduk. Bu yarışı düzenleyenler eski atlet olduğu için idaalı yarışçılar ve milli atletler de vardı.
Yarışa ucuz poşet yağmurluk kullanmak istemiştim onu bulamamıştım. Ama yanıma yağmurluk almıştım.
Start verilirken hava kapalı ve ılıktı, havada yağmur yoktu Yarın belirlenen saatte, 09.00'da başladı 5.30" pace ile çıkış yaptım 1km kadar böyle gittikten sonra yağmur başladı.Hızımı 6.30" pacelere düşürdüm. Enerjimi saklamam gerekiyordu. İçimden: "keşke yağmurluğumla koşsaydım" dedim. Bir yandan kendime hayıflanmaya devam ederken bir yandan da hızımı korumaya çalışıyordum. Benden önde olan 50-60 yaş grubundaki koşucuları gördükçe biraz daha faza yükleniyordum bacaklarıma ama bunu iyi fikir olmadığını daha önceki yarışlardan biliyordum. Yaşa ve kilo veya tipe aldanıp o kişi ile yarışmak çok yanıltıcı oluyordu.
Çevre yolundan İzmir yönüne oradan da geri Efes harabelerine giden yoldan ilerlemeye başladık. One team Takımından Serkan Abi ile biraz koşmaya başladık. Sonra Meryem Ana yokuşuna gelince ben biraz hızlandım çünkü antrenmanlarımda yokuş çalıştığım için bu yokuş beni durduramazdı. Hızlı hızlı tırmandım yokuşu. 1,5 km sonra Meryem Ana heykelinden dolanıp çıktığımız yokuştan aşağı inmeye başladık anacak IT sendromum olduğu için koşarak çıktığım yokuşu, inerken yürüyerek tamamladım. Sonra mandalina ve limon bahçelerinin içine daldık. (burası ağaçların içinden yedi uyuyanlara giden nefis bir yoldu) yağmur devam ediyordu. Koştuğum tüm koşularımda aç karnına koşmuştum bu koşuda yemek yediğim için sindirim sitemim nasıl bir tepki vereceğini az çok kestiriyorum. Hava soğuk, yağışlı ve rüzgarlıydı. Rüzgar kargıma  doğru esiyor bu da inanılmaz çişimi getiriyordu. 1,5 km daha böyle koştum ve grupların olmadığı daha tenha bir anda ağaçların arasına girdim. o işi de halletmiş oldum böylece.
Geriye kalan 10km ise Selçuk-Kuşadası çevre yolunda devam ettik. Duble olan yolun Kuşadası-Efes yönünü trafiğe kapatmışlardı. Ancak hemen yanımızda diğer şeritte trafik akıyordu.  Şerite yakın yerlerde, yoldan geçen arabaların sıçrattığı sular üzerimize geliyordu. Ayrıca arabalar inanılmaz hızlı seyir ediyordu. Araçların daha yavaş gitmesi, kontrollü gitmesi için hiç bir uyarı yoktu. Bu organizasyonun en büyük eksiği bence buydu. Yani eksikten ziyade zorunluluk. Koşucuların can güvenliği yoktu. Hızlı giden araçların kontrolden çıkıp koşucuları ezmesine hiç bir engel yoktu. Bu sebeple  bir daha böyle şehir yarışlarına katılmama kararı aldım. 19km de ise hemen çevre yolunun kenarındaki tarladan 3 el tüfek sesi duyuldu. Ağaçların arasından, yola  yaklaşık olarak 150 metre uzaklıkta. Bu kadar insanın koştuğu bir organizasyonda yapılan bu hareket  çok tehlikeliydi. O saçmalar koşuculara zarar verebilirdi Ayrıca zaten 189rpm ile kalp atışım vardı bu beni korkutup kalp atışımın daha yükselmesine kalp krizi geçirmeme sebep olabilirdi.
Az bir mesafe kaldığınından kendimi fazla zorlamak istemedim 01.12.2018 tarihindeki İda Ultraya kayıt olmuştum ve bu koşuda bir sakatlık yaşamak istemiyordum. Tempomu 6.20 paceler düşürmek istedim ancak yağmur ve rüzgar vücut ısımın düşmesine neden olduğu için ve hasta olmamak için,  ne hızımı düşürebildim ne de kalp atışımı düşüre bildim.
Son 1 km kalayağmur daha yoğun yağmaya başladı. Artık yarışı bir an önce bitirmek istiyordum. Hızımı biraz daha artırdım. Biraz yorgunluk vardı  üzerimde ama hızlanmama bir engel değildi. Tek sorun kalp atışım 180 altına bir türlü düşürememdi. Son 150m One Team kaptanı Tümer ile konuşarak geçirdik. Ama benim aklım hala Ida Ultra Taril yarışındaydı 01 aralıkta düzenlenecek olan. Tümere grupta yarışa katılacak olan var mı yok mu onu sormuyordum ve finişe böyle girdim. Bu zamana kadarki, derecem ise en iyi 21k koşumdu: 2 saat 2 dk