12 Mart 2019 Salı

01.12.2018 İDA ULTRA TRAİL 36K YARIŞ RAPORU

Aylardır hazırlandığım yarış gelip çatmıştı. Bu yarışa bilerek ve isteyerek girmiştim. Hazırlıklarımı aylar öncesinden yapmaya başlamıştım. Gerek kalacak yer, gerekse ulaşım hepsini önceden ayarladım. Ayrıca atletizm lisansını da bu vesile ile çıkartım. (lisans çıkartmak o kadarda zorlu değilmiş. sağlık raporu fotoğraf ve form doldurmanız yeterli)

Patika yarışına hiç katılmamıştım ancak İzmir Kemalpaşa'da, şehir merkezinden Nazarköy istikametine giden ayrıca bir patika yolu olduğunu 2012-14 senelerinden orada kaldığımdan sık sık bu yolu gezi amaçlı kullanırdım. Hafta sonları sürekli tartan pist ve asfalta koşmaktan sıkılmıştım. 2-3 defa bu patikada antrenman yapmıştım. Buradaki şartlara benzeyeceğini düşünüyordum(hiç benzemiyormuş İda 36k ya)Yarışa günler kala KSK One Team grubundan 2 arkadaş ile tanıştım. Talat ve İsmail. Bu arkadaşlarında ilk deneyimleri trail koşuları için. Ancak ben (kuzenim İsmail Eren'den)  trail koşuları ve uzun koşular için sık sık bilgi aldım. Onlardan daha tecrübeliyim yani. Zorunlu malzemeler olsun, giyim olsun, yeme içme olsun.



İş çıkışı doğrudan arkadaşlar ile buluştuğum yere hareket ettim. Hava inanılmaz soğuktu. Derece belki 3c falan gösteriyordu ama İzmirdekiler bilir ki kuzey rüzgarları bu derecede estiğinde hissedilen sıcaklık(-2)-(-3 )gibi hissedilir. Talat ve İsmail ile İzmir Karşıyaka’da buluştuk ve cuma günü yola koyulduk. Hepimizin niyeti, cuma akşamı otelde kalmak ve cumartesi sabah start noktasına servisler ile gitmekti. Şöyle bir durum var:  ben oteli aylar öncesinden ayarladığım için yol arkadaşlarım ile ayrı otelde kaldık. Öncesinden parasını ödediğim için.(kendime not koşucular ile aynı lokasyondaki otellerde konaklamam gerekiyor. Çünkü talihsiz bir olay yaşadım otelde, ilerleyen bölümde değineceğim) İstanbul tarafından gelenlerin söylediklerini duyunca heyecanım daha çok artıyordu çünkü İstanbul üzeri gelenler Çanakkale'de tipiye yakalanmışlardı. Organizatör Polat DEDE ile iletişime geçtiğimiz de ise günlerdir yağmur yağdığı son günlerin inanılmaz soğuk olduğu bilgisi vermişti. Aşırı heyecanımın sebebi ise daha önce ne böyle soğuk havada bir koşum oldu ne de böyle uzun ve patika koşusu yapmıştım. Nasıl giyineceğimi bilmiyordum, üstüne bir de yağmur yağarsa ne yapacaktım?

Bu düşünceler aklımdan sürekli geçiyordu. Arkadaşlar ile tanışıp muhabbeti koyulamıştık. ikisi de dünyalar tatlısı iyi insanlardı. Aynı heyecanı onlarda yaşıyorlardı. Yaklaşık 2,30 saat yolculuk sonrası benim kalacağım otele geldik. Yol üzerindeymiş otelim. Tüm eşyalarımı bıraktım. Oradan arkadaşların oteline gittik ve onların eşyalarını bıraktıktan sonra kitlerin dağıtıldığı spor salonunu aramaya başladık. Google mapten spor salon adını girdiğimizde  bizi bambaşka bir köye yönlendirdi. Bir kaç tur attıktan sonra spor salonuna ulaştık. Aslında kapalı spor salonu arkadaşların oteline çok yakın bir mesafede imiş. Bu kısımları eğlenerek anlatıyorum ancak eğer sabah doğrudan bu şekilde gelseydik neler yaşanırdı bunu az çok tahmin ediyordum. (kendime ikinci not sadece Google Map'e güvenme organize gerine giderken oralardan ulaşım bilgisi al)


Türkiye’nin her tarafından yarışmacılar gelmişti, yurt dışından gelenlerde vardı. Daha önce bu organizasyona katılanlar, ilk defa katılanlar… Kadınlar erkekler yaşlılar gençler çok güzel bir enerji vardı. O enerjilerden ben de payıma düşeni aldım. Kit dağıtımı başlamıştı.  O kadar tecrübesizdik ki zorunlu ekipmanları kit dağıtımı yaparken kontrol ediyorlarmış. Otele gidip gelmek zor olur dedik. Kit dağıtımına da geç saatlere kadar devam edeceğini öğrenince makarna partisine katıldık ve teknik toplantıyı dinledik.(kendime not teknik toplantı bilmediğimiz parkurda çok önemli)  Otele tekrardan gittik, eşyalarımızı aldık, sıraya girdik. Kitlerimizi aldık. Geri arkadaşların oteline girdik. Saat daha erkendi biraz daha karbonhidrat ve şeker yüklemesi yapmak için açık market aradık. Şehrin dışında büyük bir süper market bulduk. Birkaç atıştırmalık ve içecek aldık. Arkadaşların dropbag ve koşu çantalarını hazırlamaya yardım ettim. Biraz daha arkadaşlar ile kalınca artık ben de otele yerleşip sabah için hazır olacaktım. Oteldeki görevliye sabah erken kalkacağımı bu sebeple kahvaltıya erken geleceğimi 07.30 gibi söyledim. Kahvaltı saati geç 08.30 başlıyormuş ancak benim için yemekhaneci erken gelip kahvaltı hazırlayacakmış. Otelde benden başka kalan yoktu galiba.

Akşam dropbag ve koşu çantamı hazırladım ve uyudum. Böyle yarış günlerinde heyecandan uyuyamayacağımı bildiğimden( okudum yazılarda hep şey denir "koşu günü uykusu önemli değil bir gün önce nasıl uyudun o önemli" uyuyamamayı çok dert etmedim. Önceki gece iyi bir uyku çekmiştim. Sabah erken kalktım, 06.30 gibi hazırlandım, giyindim ama hava buz gibi geldi. Şortla böyle havada koşacağım aklımın ucundan geçmezdi. 


Otelin yemekhane tarafına yürüdüm, ancak odanın ışığı bile açık değildi. Kapıyı çaldım ama ne bir hareket ne bir ses sezemedim. Pencereye yaklaştım; bizim görevli arkadaş uyuyor. Bir kaç defa cama vurdum ancak uyandıramadım. Arkadaşları aradım hemen. Bu sefer de arkadaşlar cep telefonlarını açmıyordu. Tahmin ettiğim gibi arkadaşlar kahvaltıya inmişler ve telefonları odada kalmış- beni almalarını söyleyecektim- 30 dk sonra çantamı aldım ve arkadaşların otelin yoluna düştüm. Sabah inanılmaz karanlık navigasyondan otellerini bulmaya çalışıyorum ama yaklaşık 4km vardı otellerine. Neyse yola koyuldum bir yandan yürüyorum bir yandan arkadaşları arıyorum bir yandan kendime kızıyorum “nasıl böyle bir otelde konaklarım “diye kendi kendimi yiyordum. Sonra diyorum ki kendime: “moralini bozmana gerek yok bak koşudan önce güzel bir ısınma olacak zaten aç karnına koşmaya alışıksın” diye. 3km sonra arkadaş açıyor telefonu. Yerimi tarif ediyorum. beni almaya geliyor. hem zamanımız azalıyordu hem de acıkmıştım. Onların otelede bir fincan kahve alıyorum biraz fındık ceviz falan. Kahve içince moralim yerine geliyor ve unutuyorum bu kötü anıyı. Arkadaşlarla hazırlayıp servislere binmek üzere kapalı spor salonunun yolunu tutuyoruz.

Servise binince KSK One Team’den diğer arkadaşlar ile tanışıp startın verileceği Yeşilyurt köyüne gidiyoruz. Köy yolu dar olduğundan araç bizi köye 400m uzaklıkta bırakıyor ama otobüstekiler sitem ediyor. Çünkü servistekilerin hepsi 15k  ve 36k koşacak olanlar. Köy çok güzel. Hemen köyün sıcaklığını algılıyorum. Diyorum kendime “muhakkak eşim ve çocuğumla buraları görmeye gelmeliyim.”Koşucuların bu yakınmalarına bir anlam veremiyorum. Start alanı çok güzel ve kalabalık. Hafif ısınma hareketleri ve fotoğraf çekiminden sonra, start 5 dk gecikmeli olarak başlıyor. 15k ve 36k birlikte çıkıyoruz. 5 saat civarında bitirmeyi planlıyorum(malesef ev çarşı hesabı oluyor)


Starla birlikte köyün dar sokağından yukarı doğru 1,5-2km kadar tırmanıyoruz. Nefesimi ayarlamaya çalışıyorum güneş ufuktan biraz yüksekte pırıl pırıl. Ormanın içi nefis mis gibi hava, gülümseyerek denize bakıyorum. Çok keyif aldığım noktalardan biriydi. Arkadaşlarla manzara fotoğrafı çekiliyoruz. Hafif bir kaç km inişten sonra asfalt yola çıktık. Asfaltta hızlanmaya başladım ancak nabzım 188 -189 olmaya başlayınca hızımı kestim bir tütlü nabzımı düşüremiyordum. Arkadaşlar benden ayrıldılar gözden kayboldular. Fazla oksijenden mi bünyem mi alışık değil bilemedim. Sonra asfalttan sonra zeytin tarlalarının içine daldım sonrasında küçük bir dere geçişi ve tekrar tırmanma. Zemin çamurlu ve dik eğimli olduğundan burayı ellerimi kullanarak çıkmak zorunda kaldım. Hala kalabalıktı parkur; 15k koşanlarda Adatepe’ye kadar aynı parkuru kullandığımızdan. Arkadaşlarımın Adatepe'ye vardıklarını tahmin ediyorum. Bu arayı yalnız koştum. Son 2km kala fotoğraf çekiyorlardı @asladurma’ dan Fatih, sakatlık geçirdiği için yarışa katılamamıştı ama bize destek vermeye gelmişti. Burada yorgun olmama rağmen bana enerji verdiler. Köye doğru ve CP noktası olan Adatepe’ye hızlı şekilde geldim. Suyumu hiç kullanmamıştım yiyeceklerimi de öyle. 

Adatepe’ye geldiğimde saat 2 saat 1dk civarıydı. O tırmanma benim zamanımı çok almıştı. Tahmin ettiğimden 30dk daha yavaştım. CP noktası inanılmaz kalabalıktı ve 15k 'ların finish noktasıydı. Ayrıca 36k'lar da gelince, ana bana gününe dönmüştü köy meydanı. Hızlıca kola soda içtim limon attım ağzıma sonra geldiğim yöne doğru çıktım. Arkadaşlara hala yetişmemiştim. Arkadaşlar işaretlemeleri atlamışlar ve fazladan yokuş tırmanmışlar. Ben de onlara doğru ilerlerken bana gelmememi söylediler. Durduğum yerden aşağı doğru işaretlemeler devam edince bir anda grubun en önünde oldum. Güzel bir yokuş vardı burayı da keyifle ve helva atıştırarak geçtim. Ama helva bir türlü boğazımdan geçmiyordu ağzımda çoğaldı da çoğaldı. Arkadaşlardan pekmez tüp aldım o daha iyi geldi. Artık 18km ye gelmiştik yine fotoğrafçı arkadaşlar oradaydılar. Mayolarınızı getirdiniz mi"diye takılıyordu bizde güldük falan ama sonra haklı olduğunu anladık. 15m genişliğinde 1m derinliğine yakın dere geçişi vardı. o an yaşadığım şoku anlatamam buz gibi hava da buz gibi suyun içine girmemiz gerekiyordu. Bunun bir şaka olduğunu yakınlarda bir yerde köprü  vs. olabileceğini düşündüm, çaresizce. Hemen toparladım kendimi ne kadar beklersem o kadar işin uzayacağını anladım hemen ayakkabılarımı çoraplarımı hızlıca çıkarıp buz gibi suya girdim. Önceleri irkildim ancak su o kadar iyi geldi ki ayaklarıma sanki her şeyi sıfırladım. 



Sonra su geçiş yeri bir an eğlence yerine döndü. Drone fotoğraflarımızı çekiyor herkes poz veriyordu. Muhabbet kahkahalar havada uçuyor. Tekrardan çoraplarımı ayakkabılarımı giydim arkadaşları bekliyordum sudan geçmelerini. Terimin soğuduğunu hissettim ve soğuksu bağırsaklarımı burmuştu uygun bir yer bulup işedim. Sonra dere yatağının kenarında ilerledim ve yine buralara geleceğim diye içimden geçirdim. Yazın gelsem ne güzel olurdu! 

Sonra tarihi değirmen ve taş köprüden geçtim. Buranın manzarası çok keyif vericiydi. Artık önümüzde uzun bir tırmanma vardı. Sürekli zeytin tarlaların aralarındaki büyük patikadan çıkmaya çalışıyordum. Tırmanmam çok iyiydi çünkü yokuş çıkma antrenmanı çok yapmıştım. Tırmanırken bir çok koşucuyu geçiyordum ama inişlerde yürüme hızındaydım. Elime bir ağaç dalı aldım, İnişlerde destek olsun diye. Enerjimin tükendiğini anlıyorum. Pekmez ve helva yemekten de bıkmıştım. Doyran köyüne bir türlü ulaşamıyorum. Yalnızdım, üşümeye de başlamıştım. Narlı diye ıssız bir köyden geçtik(CP noktası değildi) burada  dışarıda kimseler yoktu işaretlemelerde yer yer kopartılmıştı. Bana çok ürkütücü geldi, içimden "her halde soğuktan böyle kimse yok" diye düşündüm. köyden çıkınca üşümeye başladım çantamdaki yağmurluğu çıkarmak için bir arkadaştan rica ettim iyi ki giymiştim bu yağmurluğu çünkü hava bulutlanmaya ve öğleden sonrayı geçtiği için güneş inmeye başlamıştı. İniş çıkışlardan -daha çok çıkış- sonra Doyran köyüne gelmiştim. Acayip acıkmıştım ve tuz kaybım olmuştu. Suyum bitmişti çünkü suyu idareli kullanamamıştım. Köyün ismi bende pozitif etki yaratmıştı: tamam doyduk oh be çağrışımı yaptı.  Köye hızlı hızlı hafif inişlerle girmeye başladım. Kontrol noktasından geçince CP noktasındaki görevli arkadaşlar hemen yardımcı oldular sağ olsunlar.(4 saat 30dk gibiydi) ayran istemiştim ama yoktu tuz istedim tuzluk buldular limona döktüm. Buradaki favori yiyeceğim limon ve tuzdu. Biraz kola-su karıştırdım bolca cips ve biraz da muz yedim. Ayakta dinlendim. Yorgundum  ama pilim bitmemişti. burası bana iyi geldi. 1 tanede soda aldım elime ağır adımlarla köyden çıktım. Tırmanma bitti sanıyordum ama hala tırmanıyordum. Dağın doğu yamacına doğru geçmeye başlamıştım ve Altınoluk'a doğru geniş bir orman yolu vardı çok dik yokuşlar olmamasına rağmen dikti. Burada hızımı biraz arttırdım fena değildim. Doyran’dan sonra daha iyiydim yalnız dizlerim acımaya başlamıştı IT band sendromum yine nüksetti hızımı biraz düşürdüm ve Doyran'dan sonra epey koşucuyu geride bıraktım. Artık inişe geçmiştik teknik toplantıda sürekli buranın uzun bir iniş olacağını söylemişlerdi ve çok dik olacağını kendimi hazırlamıştım. Buna enerjim çok iyiydi ama dizimden dolayı burayı yavaş inmek geliyordu yaklaşık 3km iniş vardı. köyü görmüştüm koşmak istiyordum çok heyecanlıydım. Hava iyiden iyiye soğumaya başlamıştı. Güneş batmak üzereydi. Son 500metre köyün içinden dolaşarak finish noktasına geldim. Çok mutluydum çok keyif almıştım yarışı bitiren arkadaşları gördüm sarıldık. Bir daha kesinlikle 60k koşacağımı ve bu koşuyu bir daha kaçırmayacağımı söyledim durdum.

Bitişte arkadaşları beklerken benden 5 dk sonra gelen bir bayan o yokuşta düşmüş ve dizi fena sıyrılmıştı epey kötüydü dizi ama hem yaranın sıcağından hem de koşunun heyecanından pek farkında değil. zemin kaygan olsaydı epey zor olurdu.
Not: Doyran'da CP noktasında elime aldığım soda şişesini Altınoluk'ta çöp kutusuna attım (Finişe kadar taşıdım)




Buradan Polat Dede'ye (Organizatör) Doyran'daki üniversiteli arkadaşlara(hepsi iyi niyetli ve samimi) kuzenim İsmail Eren'e Karşıyaka One Team ekibi, İsmail Kılınç ve Talat Eray Eraydın'a teşekkür ediyorum. 








Süre: 05.44.55
Malzemeler: Amazfit bip GPS gayet başarılı
Ayakkabı: On Cloudcruiser
Çorap: Norfolk Ekspresyon
Yağmurluk: Quechua
Sweet: Kipsta
Şort:
Çanta: Kalenji
Eldiven: Kalenji
Yiyecek: ceviz(yemedim), koska helva(2x100gr) ve koska tayin pekmez(2tüp)